HAYAL DİYARI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HAYAL DİYARI

HAYAL DİYARI
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 343
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 18/10/07

KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT Empty
MesajKonu: KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT   KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT Icon_minitimePtsi Ara. 03, 2007 4:55 pm

KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT


Birinci Dünya Savaşı'nda Boğazlıyan 'da kaymakam olarak bulunan Kemal Bey, Mütareke olunca, Ermenilere zulüm yaptığı iddiası ve işgalci İngiliz-Fransız makamlarının baskısı ile 19 Nisan 1919’da haksız yere idam edilmişti. Ermeni azgınlığına ve komitacılığına kurban edilen Kemal Beyin aziz hatırası, aradan seksen yıl geçtikten sonra, bugün dahi yüreklerimizi sızlatmaktadır. Talat Paşa ile Cemal Paşa ve arkadaşlarının, daha sonra 50'ye yakın diplomatımızın kanını döken kirli eller, her yılın 24 Nisanını intikam günü ilan ederken, biz de Ermeni zulmünün pençesinde kahrolan Kemal Beyin ve diğer şehitlerimizin hatırasını, yurdun dört bir yanında yapılacak toplantılarla anmalıyız.

Sirkeci Gümrük Müdürlüğünden emekli Arif Bey, Bekirağa Bölüğü'nde tutuklu bulunan oğlu Kemal Bey'e her günkü gibi yemek götürüyordu. Kadıköyü'ndeki evinden çıkmış, Beyazıt Meydanı'na varmıştı. Vakit akşam üzeriydi.

Birden, meydana toplanmış büyük bir kalabalık gördü. Ne var, ne oluyor, diye merak etti. Kalabalığın arasına sokuldu. Tiplerinden, konuşmalarından, meydanı dolduranlardan çoğunun Ermeni olduğu anlaşılıyordu. İçlerinden birine sordu:

Bu kalabalık nedir, bir şey mi var?

Bir adam asıldı, ona bakıyoruz'

Bu cevabı duyan Arif Bey, birdenbire irkildi ve kalabalığı yararak, önüne çıkanları ite kaka sehpaya doğru yaklaştı.

Sehpada sallanan, oğlu Kemal Bey'in cesediydi.

Bir feryat kopararak yığıldı.

İdamda hazır bulunmak üzere Beyazıt'a gelmiş olan Merkez Kumandanı Osman Şakir Paşa, o tarafa doğru koştu. Arif Bey'in perişan halini görünce sordu:

Kimsiniz?

Yaşlı adamın ağzından bir inilti çıktı:

Babasıyım...

Osman Şakir Paşa birden kıpkırmızı kesildi, titremeye başladı:

Emriniz?

Evladımı bana veriniz!

"FERTLER ÖLÜR, MİLLET YAŞAR"

"Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal'in ruhuna fatiha!"

(Kemal Bey'in vasiyeti)

Derhal emir verildi. Kemal Bey'in cesedi sehpadan indirildi. Bahtsız baba hıçkırıklar içinde sarsılarak, oğlunun henüz tamamıyla soğumamış cesedine kapandı.

Tesalya'nın Yenişehir eşrafından Arif Bey. evladının cesedini Kadıköy'üne, teyzesi îsmet Hanımın evine nakletti.

Ertesi gün, bütün İstanbul ayaklanmıştı. Özellikle yüksek tahsil gençleri cenaze evinin önünü doldurmuştu. Üzerinde "Türklerin büyük şehidi Kemal Bey" yazılı bir çelenk getirmişlerdi.

Cenaze merasimi, terör ve baskıya rağmen, çok anlamlı oldu. Kadıköy İtfaiye Karakolu önündeki bir takım asker, cenaze geçerken, kendiliğinden selam durdu. Her adımda kalabalıklaşan cenaze alayının geçtiği sokaklardaki evlerden kadınlar hıçkırarak gözyaşları ile mateme iştirak ettiler. Tabut, gençlerin elleri üzerinde, muhteşem bir kalabalıkla Kuşdili'ne, Mahmud Baba Türbesi'ne götürüldü. Kemal Bey'in oğlu Adnan orada gömülüydü. Artık baba oğul, yan yana yatacaklardı.

Cenazenin başucunda konuşanlar genç, milliyetçi öğrencilerdi. Bir Tıbbiyeli gencin feryadını, arkadaşları gözyaşları içinde dinlediler:

Kemal! Sen, şu anda toprağa verdiğimiz bir çiçeksin. Orada büyüyecek dalların o kadar dikenli olacak ki, seni bu akıbete layık görenlerin hepsini param parça edecektir. İntikamın behemehal alınacaktır.

İDDİA

Facia 1919 yılının Şubat ayında başlamıştı.

Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili olan Kemal Bey, Ermeni tehcirinde ölümlere sebebiyet verdiği iddiası ve idam isteği ile yargılanacaktı.

Kemal Bey, aynı iddia ile, daha önce Yozgat İstinaf Mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmişti. Şimdi, bu mahkemenin verdiği karar dikkate alınmıyor, yeniden divanıharp önüne çıkarılıyordu.

Devir öyle bir devirdi ki, Kemal Bey'i savunacak bir avukat bile bulmak zordu. Fakat Sadeddin Ferid Bey adında cesaret sahibi bir dava vekili gönüllü olarak, Kemal Bey'in müdafaasını üzerine aldı.

Yozgat'ta beraat ettiğini ileri süren Kemal Bey'in yeniden yargılanmasına karar veren Divanıharp başkanlığını Hayret Paşa yapıyordu.

Divanıharp savcısı Sami Bey görüşünü kısaca anlattı:
"Yüksek mahkeme heyeti, devletin ve milletin temiz alnına sürülmüş olan lekeyi ancak bir şekilde temizleyebilirdi: Herkesçe bilinen facialara ve mezalime sebep olanlar hakkında kanunî gereklerin yapılmasıyla.

Yüzyıllardan beri Osmanlı saltanatında refah ve saadet içinde yaşayan gayrı müslim unsurların sebep oldukları olaylar, idari hatalardan çok dış tesirlerden doğmuştu. Dosyalardan ve yabancı basından aldığı bilgilere göre, Ermeniler çok iyi hazırlanmış teşkilatlarıyla Osmanlı vilayetlerinin en önemli ve sınır bakımından en tehlikeli bölgelerinde birtakım mühim hareketlerde bulunmuşlardı. Bunun üzerine Savaş Hükümeti 1331 senesi Mayısında tehcire başvurmuş ve yanlış bir düşünceyle bu işi çocuklara ve kadınlara kadar yaygınlaştırmıştı. İşte bu tedbirsizlik sebebiyle, bazı kimseler şahsî çıkarlarını düşünerek bilinen faciaları meydana getirmişlerdi".

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de, savcıya göre, bunlardan biriydi ve en şiddetli cezaya çarptırılması lazımdı.

ŞAHİTLER

Ondan sonra, nereden çıktıkları bilinmeyen bir sürü şahit, Kemal Bey'in yaptıklarını bir bir sayıp dökmeye başlamışlardı. Şahitlerin çoğu komitacıydı. Başka komitacılar da, İstanbul'da buldukları küçük Ermeni çocuklarını dahi mahkemeye getiriyor, şahit olarak dinletiyorlardı. Mahkeme heyeti, bunların hepsini sabırla ve dikkatle dinliyordu.

Azgın bir iftira kasırgasının orta yerinde yapayalnız kalmış olan Kemal Bey, kendisini uzun uzun savunmaya bile lüzum görmüyordu:

Hepsi yalandır, diyordu, hepsi uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların dedikleri Keller (şimdiki Yenipazar) köyüne gittim, ne de oradan geçtim. Burada vuku bulduğunu söyledikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele, parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek?.. Rica ederim, bu vahşeti kim yapar? Bu derece kötü işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen hiçbirini ispat edemezler. Çünkü hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilmem. Fakat bana bu ana kadar bu konuda hiçbir şikayetçi gelmemiştir. İlk defa burada, mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum.

Kemal Bey'in yanıldığı bir nokta vardı. Parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesecek kadar kimsenin alçalacağını zannetmiyordu. Van'ın Zeve köyünden Kıymet Başıbüyük'ün çok sonraları tarihin kanlı vesikaları arasına girecek şu ifadesini elbette ki bilmiyordu:

"Ermeni komitacıları hamile kadınların karnını süngü ile yırtıp çıkardıkları çocukları yine süngülerinin başında oynatıyorlardı. Kadın ve kızların kollarındaki altın bilezikleri almak için çok kolay bir usul bulmuşlardı. Hemen kasaturayı alıp kolu tamamen kesiyorlar, ondan sonra da bilezik veya yüzük gibi ziynet eşyalarını alıyorlardı".

Ne garip ve acı bir tecellî idi ki, bu vahşeti yapan Ermeni komitacılarının yerine masum bir Türk idarecisi aynı suçla suçlanarak yargılanıyor ve Ermeni komitacıları da bu zavallının mutlaka asılması, hem de yine bir Türk mahkemesi tarafından verilecek kararla asılması için tanık mevkiine oturuyorlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://busitesilinmistir.board-poster.com
 
KEMAL BEY, MİLLÎ ŞEHİT
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» NAMIK KEMAL

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HAYAL DİYARI :: GENEL KÜLTÜR :: TÜRK BÜYÜKLERİ-
Buraya geçin: