NEREDE BENİM TAHTA KAŞIĞIM
14 Eylül 2007 Cuma Yorum yok
Sevmek, candaş, sırdaş olmak. Bir gayeye gönül koyup birlikte yürümek. Sevgi ve muhabbet parantezinize eşyalarınız da giriyor mu? O da ne demek diyorsanız, hayata ve eşyaya bakışınızda problem var demektir.
Hayat su gibi akıp gidiyor. Aynen “su”da olduğu gibi “akıp giden” şeylerin kıymetini pek bilemiyoruz. Geçenlerde bir sohbet sırasında, muhabbetin koyulaştığı bir zamanda arkadaşlardan biri bir ev eşyası getirdi: Dedesinden kalma bir çatal-kaşık… Bunda ne var ki demeyin. O kadar ilginç bir çatal-kaşık ki! Tahtadan yapılmış, katlanabilen, bir tarafı çatal bir tarafı kaşık olan güzel bir el işçiliği. Hele kılıfı…
Dedesi en az yirmi yıl o çatal-kaşığı kullanmış. Temizliğini çoğu kez kendisi yapmış. Kılıfında muhafaza ederek hep yanında taşımış ve gözü gibi bakmış vefalı dostuna.
Tam o sırada Bediüzzaman Hazretleri geldi aklıma. Onun da bir kaşığı varmış ve o kaşığı tam kırk yıl kullanmış. Kaşığın sapı kırılınca da raptedip kullanmaya devam etmiş. Yine sapı kırıldığında tamir için gönderdiği öğrencisi yeni bir kaşık alıp eski kaşığı atınca Üstad o kadar celallenmiş ki: “ Nerede benim şu kadar yıllık arkadaşım?”diye serzenişte bulunmuş. Ancak kaşığı bulunup gelinince sakinleşebilmiş. Öyle ya, 1. Cihan Harbi, esaret dönemi, esaretten kaçış, milletinin imanını kurtarma hizmetine atılış gibi çileli yolculuklarda hep o kaşık yanında bulunmuş. Nice hatıralar saklı kıvrımlarında…
Allah dostlarından birisi yıllardır kullandığı ibriğini atmak zorunda kalınca: “Benim yoldaşımdı.” diyerek gözyaşı dökmüş. Günümüzün gözü yaşlıları ise “ülkemin havasını, toprağını taşıyor” diye vatanından ayrılırken giydiği elbiseyi gözünün önünden ayıramamaktadır.
Bizlerse çevremizdeki eşyaları ne kadar hor ve hakir kullanıyoruz. Eşyalarımızın ne kıymetini biliyor ne de onlara sahip çıkıyoruz. Tüketici tapınaklarında yetişen “tüketici” bir topluma dönmüşüz sanki. Ne geçmişten kalan ata-dede yâdigârı eserlere sahip çıkıyor ne de kendi eşyalarımıza değer veriyoruz. Öte yandan da “statü”müzü hep onlarla belirlemeye çalışıyoruz. Ne garip. Gelin hep birlikte güzel eşyalara, geçmişimizi hatırlatan hatıralara, fani olduğumuzu nazara veren nesnelere sahip çıkıp gelecek nesillere güzel emanetler teslim edelim.